İnsanın hayatında, uyanmasını sabırsızlıkla beklediği biri olmalı.
(alıntı)
6 mılyar insan var ben yanlızım olsun kıyamet kopsun bakarsın 110 mılyarinsan içinden kısmetım cıkar :)))
AKP'nin şerefine kadeh kaldırdılar
Paylaşım sitelerinden "AKP'ye içiyoruz" eylemini başlatan kişi, protestoların yapılacağı günün sabahı iyi bir dalga geçti bu "çağdaş Atatürkçülerle". Sayfanın adı birdenbire değişivermişti: "Seçimlerde Ak Parti'ye oy atmaya gideceğim"!
Sayfayı hazırlayan gerçekten bir AKP'liydi ve sözde Atatürkçülerle dalga geçmek için başlatmıştı bunu:
"Ben bir Ak Partiliyim. Ülkemde 130 bin içme meraklısı insan olduğunu bilmek üzücü. Rahatsızlığımızdan dolayı çok memnunum. Bu etkinlik hacklenmedi, bilerek yapılan bir oyundu. Kimileriniz çaktı, kimileriniz çakmadı ama çok güldüm."
Gülmekte de son derece haklıdır, eğlenmekte de…
Ve ortada bir ironi falan da yoktur.
Bu kesimin bu şekilde AKP'yi protesto etmesiyle "seçimlerde AKP'ye oy vermesi" arasında hiç mi hiç fark yoktur çünkü.
Düşünsenize AKP'nin Haziran seçimlerinden önce yapacağı propagandayı…
Bu züppelerin kadeh kaldırdıkları fotoğraflar, Tayyip'in de ifade ettiği gibi "aksırıncaya, tıksırıncaya kadar" içtikleri görüntüler, yılbaşı çılgınlıklarını aratmayacak kadar çirkin sahneler ve altında "işte AKP'yi protesto eden bunlar" yazısı.
Tam bir propaganda malzemesi yani…
Atatürkçülüğün ve çağdaşlığın böylesine dar bir özgürlük anlayışına çevrildiği, yalnızca içki içme özgürlüğüne, mayo giyme serbestine çevrildiği bir ortamda sahil şeridine hapsolmuş bir AKP karşıtlığından kimsenin şikayet etme hakkı yoktur. Partilerini rakı-balık partisi anlayışına çevirenlerin yarattığı bir kepazeliktir. Sıradan vatandaştan, Türkiye'nin iç bölgelerinden, kırsalından niye oy alamıyoruz diye düşünenler, kendilerini ve özgürlük anlayışlarını sorguladıklarında daha iyi göreceklerdir durumun vehametini.
"Zaman mekan gözetmeden AKP'ye inat kafası güzel bir Türkiye" özlemiyle İstiklal Caddesi'ni dolduranlar öyle bir "güzellik" yapmışlardır ki AKP'ye, onların bile arayıp bulamayacağı türden…
Hayatın içki ve seksten ibaret olmadığına vurgu yapan Arınç'a karşılık meydanlara çıkanlar, AKP karşıtlığının içki ve seks özgürlüğünden daha büyük bir şey olduğunu, vatan olduğunu, bayrak olduğunu, faşizme karşı mücadele olduğunu, emperyalizme karşı mücadele olduğunu dillendirseydi keşke.
Atatürkçülüğün vatan savunması olduğunu, Türklüğe sahip çıkmak olduğunu anlatmak için yollara dökülseydi keşke.
Kaç kişi olduklarını sayacaklarana, küçük bir azınlık olduklarını aslında ortaya koyacaklarına bu ülkede koca bir güruhun AKP'ye neden karşı olduğunu okusalardı basına…
AKP'ye karşı içki içip AKP'ye karşı sevişeceklerine, AKP'ye karşı vatana sahip çıksaydı keşke keyiflerine sahip çıkacaklarına…
Atatürk'ün elinde rakısıyla fotoğrafını kendine meze yapıp güya Atatürkçülük yapanlar ne Atatürk'ü anlayabildiler ne de Atatürkçülüğü.
AKP biraz da bu zihniyetin eseriyle iktidardadır, bu zihniyetin eseriyle tüm özgürlükleri kısıtlamaktadır. En büyük desteği kendine oy verenlerden değil bunlardan almaktadır bir yönüyle.
Üzücüdür ki o kadehler AKP'ye karşı değil, "AKP'nin şerefine" kalkmıştır.
Tayyip ne kadar teşekkür etse azdır o nedenle.
Serap Yeşiltuna
Ateşi ve ihaneti gördük
İnsanlar ey, nerdesiniz?
Nerdesiniz?
Nazım Hikmet
21 Ekim gecesi Hakkari’de 12 askerimiz şehit ediliyor.
Ertesi sabah Türkiye bir acıyla uyanıyor.
Henüz öğlen olmadan bir anda tüm Türkiye ala boyanıyor.
Evlerde al bayrak.
İnsanlarımız evde oturamıyor sokaklara iniyor.
Ellerde al bayrak.
....
Bir haftadır Türkiye sokakta.
İnsanlar meydanlara koşuyor.
Gece ve gündüz, her an her yerde bir gösteri.
Bu günler ulusal birlik günleri hiç katılmamak olur mu?
...
İstanbul ayakta.
Ankara ayakta.
İzmir ayakta.
Adana ayakta.
Antalya ayakta.
Bursa ayakta.
Kocaeli ayakta.
Konya ayakta.
Trabzon ayakta.
Edirne ayakta.
Erzurum ayakta.
Say sayabildiğince ülkemin kentlerini, vefalı yurttaşlarını, hepsi ayakta.
...
Şehit cenazeleri ilk kez bu kadar kalabalık.
Daha önce binlerle kaldırılan al bayraklı tabutları, bu defa onbinler omuzluyor.
Acı yerini öfkeye bırakmış.
Ve bilinçlenmeye.
...
Bir haftadır yurdun dört bir yanında al bayrak dalgalanıyor ve aynı sloganlar haykırılıyor.
Şehitler ölmez vatan bölünmez.
Kahrolsun ABD kahrolsun PKK.
...
Ulusal birliğin sınandığı günler bu günler.
Dostun düşmandan, namuslunun hainden ayrıldığı günler.
Vicdanlıların vicdansızlardan.
...
Yaşlı gözler hep bir yerlere bakıyor son bir umutla...
Diyarbakır suskun.
Hakkari suskun.
Şırnak suskun.
Van suskun.
Evlerde ne bir bayrak.
Yüreklerde ne bir acı.
Gözlerde ne bir yaş.
...
Nevruzlarda yüz binlik gösterilerine alıştığımız o kentler, o insanlar nerede...
Devlete, askere, polise taş atan çocuklar nerede...
Terörist cenazelerinde hazırola geçen belediye başkanları, milletvekilleri nerede...
İnsanlık nerede...
...
Sonra birileri slogan attırmaya çalışıyor al bayraklı gösterilerde: Türk-Kürt kardeştir Amerika kalleştir.
Suskun kentlerden cevap gelmiyor.
Amerikan karşıtlarının %92’ye ulaştığı Türkiyemin suskun kentlerinde tek bir Amerikan karşıtı slogan yok.
Sadece o değil, tek bir PKK karşıtı slogan...
Ve daha acısı, tek bir kardeşlik sloganı, Türkler için.
Anlaşılan denklem değişmiş bir yerlerde, Amerika kardeş Türkler kalleş olmuş...
...
Hangisi daha acı?
PKK’nın ateşi mi, suskun kentlerin ihaneti mi...
Ölen şehitlerimizi sonsuzluğa uğurlamak mı, siperi tek edip PKK’ya katılanlara bakakalmak mı?
...
Ateşi de gördük ihaneti de...
İlk değil bu ihanet...
Kurtuluş Savaşımızdan hatırlıyoruz.
...
ve 29 aralık kütahya :
4 top
ve 1800 atlı bir ihanet
yani çerkez ethem,
bir gece vakti
kilim ve halı yüklü katırları,
koyun ve sığır sürülerini önüne katıp
düşmana geçti.
yürekleri karanlık,
kemerleri ve kamçıları gümüşlüydü,
atları ve kendileri semizdiler...
ateşi ve ihaneti gördük.
ruhumuz fırtınalı, etimiz mütehammil.
sevgisiz ve ihtirassız çıplak devler değil,
inanılmaz zaafları, korkunç kuvvetleriyle,
silâhları ve beygirleriyle insanlardı dayanan.
beygirler çirkindiler,
bakımsızdılar,
hasta bir fundalıktan yüksek değillerdi.
fakat bozkırda kişneyip köpürmeden
sabırlı ve doludizgin koşmasını biliyorlardı.
insanlar uzun asker kaputluydu,
yalnayaktı insanlar.
insanların başında kalpak,
yüreklerinde keder,
yüreklerinde müthiş bir ümit vardı.
insanlar devrilmişti, kedersiz ve ümitsizdiler.
insanlar, etlerinde kurşun yaralarıyla
köy odalarında unutulmuştular.
ve orda sargı,
deri
ve asker postalları halinde
yan yana, sırtüstü yatıyorlardı.
koparılmış gibiydi parmakları saplandığı yerden
eğrilip bükülmüştü
ve avuçlarında toprak ve kan vardı.